Turkey
This article was added by the user . TheWorldNews is not responsible for the content of the platform.

Barış Terkoğlu : Çıkarsa tezkere Bahçeli gitsin askere

İnsanlar delirdikleri için savaşmazlar ama savaşırken delirebilirler.

“Bizim Filistin davasını desteklediğimiz kadar değilse bile, en azından yarısı kadar Türkiye’nin ve Türk milletinin tarihi haklarını, terörle mücadelesini, geniş coğrafyalara yayılmış esir Türklerin durumunu bugüne kadar ağzınıza dahi almadınız, alamadınız. Geçmişte Filistin kamplarında eğitilip ülkemize sızan ve sızdırılan teröristlere kol kanat germekten de hiç utanmadınız. Filistin devlet başkanı numune de olsa PKK’ye, FETÖ’ye sesini hiç çıkardı mı? Hiç tepki gösterdi mi? Yapmadı. Çünkü konu Türkiye ve Türk milletiydi.”

Çok değil, dört ay önce MHP grup toplantısında, Devlet Bahçeli tarafından söylendi bu sözler. Hedefi başlangıçta Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’tı. Ama Filistin davasının geçmişini de hedef aldı. Hatta Filistin’in Türkiye’ye karşı terörizme yataklık ettiğini söyledi. Sebebi, Filistin devlet başkanının Çin ziyaretinde Uygurlara karşı Çin’e verdiği destekti.

Bu kadarla kalmadı...

Bahçeli, Uygur Bölgesi’nin Çin’den ayrılmasını savunan Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kader’i Türkiye’ye davet etti. Kader’in Türkiye’ye girişi yasaktı ama Bahçeli “MHP misafir etmeye hazır” dedi. 

GÜVENLİĞE BOMBA

Elbette Türk dışişlerinden ses çıkmadı. Çünkü Kader’in ülkeye gelmesi, Türkiye’nin avucuna pimi çekilmiş bomba bırakmaktan farksızdı. Rabia Kader meselesi, Türklük davasının çok daha derininde bir hikâye barındırıyordu.

Şöyle anlatalım...

Bugün ABD’de ağırlanıyor. Ancak unutulmasın, Rabia Kader bir zamanlar Çin’de yaşıyordu. Çamaşırcılıktan başladığı hayatında Çin’in en zengin yedinci kişisi olmuştu.

Çin Ulusal Kongresi’nin önde gelen üyelerinden biriydi.

ABD’nin düşman saydığı ülkelerdeki azınlıklara yönelik politikaları Kader’i bir politik suçlu haline getirdi. Eşi 1996 yılında ABD’ye sığınan Rabia Kader, ABD’li yetkililere devletin gizli bilgilerini vermekle suçlandı. 1999 yılında sekiz yıl hapis cezası aldı.

Rabia Kader, 2005 yılında ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın girişimleriyle serbest bırakıldı. Çin’den çıkıp ABD’ye yerleşti. Dünya Uygur Kongresi’nin başkanlığına getirildi. O günden bu yana da ABD’nin Çin’e karşı enstrümanı haline geldi. Uluslararası ilişkilerde, düşmanın içindeki sorunları kaşımak için...

Teşbihte hata olmaz. Karşımızda bir tür “Çin’in Fethullah Gülen’i” portresi var. 

Kader’in Türkiye’ye girememesinin nedeni CHP değil. Bizzat bugünkü iktidar. AKP iktidarı da Çin ile Türkiye’yi bir savaşa sokmamak için Kader’e Türkiye’ye giriş yasağı koydu.

BİR O YANA BİR BU YANA

Neden mi hatırlattım...

Yaz başında Filistin’e kızgınlığından Çin’e savaş açan Bahçeli’ydi.  

4 ay içinde Gazze’ye asker yollama noktasına geldi. Bu tuhaf salınım, Cumhuriyetin 100. yılına sayılı günler kala Cumhuriyeti kuran aklın anlaşılamadığını da gösteriyor.

Cumhuriyet, yurt savunmasına dayanan askeri cesaretin siyasi kazanımlarla tamamlandığı bir sürecin sonunda kuruldu. Gelgelelim, siyaseti askersizleştirmek iddiasıyla başlayıp askeri siyasileştiren bugünkü iktidar, yarattığı her siyasi sorunun çözümünü askerin avucuna bıraktı. Irak’ta ve Suriye’de iktidarları devirmek hayaliyle yola çıktı. Bir koyup üç alacak, Emevi Camisi’nde namaz kılacaktı. Dünyanın en büyük mülteci yükünü ülkesine taşımakla kalmadı, siyasi çözümsüzlüğe saplanarak Türk ordusunu Irak’ta ve Suriye’de kalmaya mahkûm etti. Ordu, sınır ötesinde briket evlere jandarmalık yapan ama kendi yurdunda depremde yıkılan evlerden kendi yurttaşını çıkaramayan hale geldi.

Şimdi dünyanın bir sorununun, hatta en çözümsüz sorununun çözümünü Mehmetçiğe havale etmeye çalışanlar, projelerini “garantör” diye başlayarak ortaya döküyor. Kıbrıs’a ya da Nahçıvan’a Türkiye’nin teminat olmasının bir gerçekliği vardı. Kirasını ödeyeceğiniz kontrata kefil, gerekirse can vereceğiniz toprağın garantisi olursunuz. Gazze’de korunacak bir anlaşmanın, İsrail saldırılarını durduracak bir mutabakatın henüz olmaması bir yana, olsa da sonucunu biliyoruz: Katar’ın, BAE’nin, Suudilerin parası karşılığında Gazze’de dökülecek Mehmetçik kanı!

Savaşların çoğu zaman silahla kazanıldığını sanırız. Oysa zafere götüren akıldan başkası değildir.